99'luk ZEYTİN AĞACI ZİKİR TESBİHİ TANELER TEKERLEK FORMUNDA VE 6 MM'DİR
6 mm çapında zeytin çekirdeğinden imal edilmiş bir tesbihtir.
Tesbih kelimesi Allah’ı zikretmenin yanında zikirlerin sayısını belirlemede kullanılan aletin adı olmuş ve Türkçe’de ses uyumuna göre "tespih” şekline dönüşmüştür. Araplar tesbih aleti anlamında "misbaha” kelimesini kullanırlar. İslâm’da tesbihin ilk ortaya çıkışı sahâbe dönemine kadar uzanır. Hz. Peygamber’in terekesi arasında bir tesbih bulunduğunu söyleyenler varsa da bu iddiayı sahih kaynaklarla doğrulamak mümkün değildir (Abdülhay el-Kettânî, III, 98, 100). Hz. Ali’nin Resûl-i Ekrem’den tesbihin güzel bir hatırlatıcı olduğuna dair naklettiği söylenen hadis hakkında Nâsırüddin el-Elbânî mevzû demektedir (Şîrûye b. Şehredâr ed-Deylemî, IV, 259). Tesbihin ortaya çıkmasını hadis kaynaklarında yer alan belli sayıda zikirlerle alâkalı rakamların etkilediği şüphesizdir. Zikirlerin eksik veya fazla yapılmasının sünnete uygun düşmeyeceğini düşünen sahâbeden bazıları çakıl taşı, hurma çekirdeği veya ip üzerine atılmış düğümlerle sayıyı belirlemeye çalışırlardı. Tavsiye edilen farklı rakamlarda başka zikirler söz konusu ise de namazlardan sonra otuz üçer defa "sübhânallah”, "elhamdülillâh”, "Allāhüekber” demenin mükâfatıyla ilgili olanlar diğerlerine göre öne çıkmaktadır (Buhârî, "Eẕân”, 155, "Daʿavât”, 11; Müslim, "Mesâcid”, 114-146). Bu bakımdan müslümanların kullandığı tesbihler çoğunlukla araları farklı tipte boncukla ayrılmış, her zikir lafzı için otuz üçerden doksan dokuz tanelidir. Sayılara riayet için başlangıçta genellikle parmaklar kullanılmaktaydı. Bununla birlikte tesbihin tarihi açısından önem taşıyan bazı farklı uygulamalara rastlanmaktadır. Hz. Ali’nin torunu Fâtıma bint Hüseyin’in ipe atılmış düğümleri saydığı rivayet edilir (İbn Sa‘d, VIII, 474). İpe atılan düğümler eskiden beri hâfızaya yardımcı olarak kullanılmıştır. Sa‘d b. Ebû Vakkās ile Hz. Peygamber’in birlikte ziyaretine gittikleri bir hanımın çakıl taşı veya hurma çekirdeğiyle tesbih ettiğini görmüşlerdir (Ebû Dâvûd, "Ṣalât”, 359; Tirmizî, "Daʿavât”, 114). Sa‘d b. Ebû Vakkās’ın da tesbihlerinin sayısını belirlemede çakıl taşı kullandığı rivayet edilir (İbn Sa‘d, III, 143; İbn Ebû Şeybe, II, 161). Ebû Hüreyre belli sayıda çakıl taşı veya çekirdeği küçük bir keseye koyar ve tesbihatını onların sayısınca yapardı (a.g.e., a.y.). Onun, üzerinde 2000 düğüm bulunan bir ipi olduğu ve bu sayıda tesbih çekmeden yatmadığı söylenir (Ebû Nuaym, I, 383). Resûl-i Ekrem, eşi Safiyye’nin yanında 4000 kadar çakıl taşı görmüş ve sorduğunda hanımı bunların sayısınca tesbih ettiğini söylemiştir (Tirmizî, "Daʿavât”, 104; Taberânî, XXIV, 74). Tesbihin ipe dizilmiş boncuklar şeklini almasının ne zaman başladığı kesin belli değildir. Halîl b. Ahmed (ö. 175/791) sübhayı "sayısınca tesbih edilen boncuklar” şeklinde tanımlamaktadır (Kitâbü’l-ʿAyn, III, 152). Bu tarif tesbihin erken bir dönemde ortaya çıktığını gösterir.
Müslümanların kullandığı tesbih 33, 99, 500, 1000 ve 5000’lik olabilmektedir. Genellikle 99’luklar cami ve evlerde, 500’lük ve 1000’likler tekkelerde yer alır. Bunların taneleri normal tesbih taneleri büyüklüğünde olduğu gibi çok daha büyük olanları da vardır. 500’lük ve 1000’lik zikir tesbihleri vefat ettiğinde şeyhin sandukasına asılır. Suriyeli Alevîler kırk erenlerden esinlenerek kırklı tesbih kullanırlar. Alevî tesbihlerinde renklerden kırmızı Hz. Ali’yi, beyaz Fâtıma’yı, sarı Hasan’ı ve yeşil Hüseyin’i temsil etmektedir (Gürsoy, s. 34).